ODAM KİREÇTİR BENİM
Odam kireçtir benim
Yüzüm güleçtir benim
Soyun da gir yanıma
Terim ilaçtır benim
Odam kireç tutmuyor
Tuzunu katmayınca
Sevda baştan gitmiyor
Soyunup yatmayınca
Baba ben dervişmiyem
Hırkamı giymişmiyem
Ben sevdim eller aldı
Baba ben ölmüşmüyem
Odamı kireç eyle
Yüzümü güleç eyle
Yandım aşkın elinden
Gel bana ilaç eyle
ÖZGÜRLÜK
Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına
En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,
Gölgede değirmene yazarım.
Uyanmış patikaya, serilip giden yola,
Hıncahınç meydanlara adını ey Özgürlük.
Kapımın eşiğine, kabıma kacağıma, içindeki aleve,
Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.
Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına,
Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa, yazarım adını.
Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye,
Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata,
Senin için doğmuşum, haykırmaya.
SÜRGÜN
ökyüzünde
yeryüzünde
gün doğdu mu her gün ilk gün
her gün aydınlıktır
yoksa ümit
her yer loş karanlıktır
yar gurbette can yürekte
bir kafeste ne amansız
sonsuz ayrılıktır
geçmez zaman
her gece hep aynıdır
fırtınada ak ayazda
sürgün her yerde hep yalnızdır
gül açsa da kuş uçsa da
görmez dargındır
her durakta her uykuda
sürgün her nefeste yalnızdır
her şafakta her yudumda
hasret sancıdır
yol alsa da ses duysa da
dağ aşsa da her adım son
her an son adımdır
tek başına
yalnızlık bir yankıdır
yar gurbette can yürekte
bir kafeste ne amansız
sonsuz ayrılıktır
geçmez zaman
her gece hep aynıdır
fırtınada ak ayazda
sürgün her yerde hep yalnızdır
gül açsa da kuş uçsa da
görmez dargındır
her durakta her uykuda
sürgün her nefeste yalnızdır
her şafakta her yudumda
hasret sancıdır
İSTANBUL'U
DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u
dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u
dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı Çarşı;
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;
Güvercin dolu avlular.
Çekiç sesleri geliyor doklardan,
Güzelim bahar rüzgârında, ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u
dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u
dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi biliyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor, fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
(Z. Livaneli)
(Orhan Veli Kanık)
i' m listening to Istanbul, my eyes are closed
a while ago a light wind blows
slowly moves
the leaves on the trees
i' m listening to Istanbul, my eyes are closed
in your head ----------- from old times
a shore with dark boathouses
i' m listening to Istanbul, my eyes are closed
a bird is struggling on your hils
your forehead is worm isnt it , i know
your lips are wet arent they , i know
i understand your heart from its beating
i' m listening to Istanbul, my eyes are closed
|
|
GÖZLERİN
Düşlerin
parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşamüstü
Umarsız şarkılar dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine, sığınmak, bir akşamüstü
Gözlerin bir çığlık bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek, yitirmek
Sığınmak ellerine sığınmak bir gece vakti
Ellerin bir martı telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı bin bir soruyla
Bitmemiş bir şarkı dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyu...
KORDOBA
Ay
kocaman at kara
Torbamda
zeytin kara
Bilirim
de yolların
Varamam
kordobaya
Ova
geçti yel geçti
Ay
kırmızı at kara
Ölüm
gözler yolumu
Kordoba
sularında
Yola
baktım yol uzun
Canım
atım yaman atım
Etme
eyleme ölüm
Varmadan
kordobaya
MEKTUP
Bir
mektup üç satır yazı
Gönlünün
karası
Tırmalamış
ak kağıdı ak kağıdı
Üç
satır kara tırmık gönlünün karası
Tırmalamış
ak kağıdı ak kağıdı
Bir
sevda bir kara sevda
Gönlünün
sızısı
Sarmalamış
dört yanını dört yanını
İçimde
bir deli rüzgar gönlünün sızısı
Sarmalamış
dört yanını dört yanını
Bir
gurbet bir acı gurbet alnının karası
Bağlamış
ellerini ellerini
Dilinde
dostun selamı dostun selamı
Bağlamış
yollarını yollarını
SUS
SÖYLEME
Sus
söyleme birsey söyleme artik
Sus
söyleme hersey gereksiz artik
Bana
düsen dönüp de gitmek
Sonunda
elimde kalan
Bir
avuç hüzün ve keder
Yeter,
yeter söyleme, söyleme artik
Kelimeler
kanatir yarayi
Gözlerin
anlatiyor
utlu
ask yoktur, yoktur
Oysa
ben sana neler adamistim
Içli
sarkilar, kirik ezgiler
Yüregimden
süzülüp gelen
Birakip
gittin beni
Birgün
yollarda, yollarda
Sus
söyleme hersey gereksiz artik
KAN
ÇİÇEKLERİ
Topraktan
mi sürmüs candan mi kopmus
Açar
yediveren kan çiçekleri
Türkü
mü, siir mi, agit mi yoksa
Açar
yediveren kan çiçekleri
Bölük
bölük olmus çaylar dereler
Hiçbiri
denize varabilmezmis
Duvarlarin
dibinde bir yarali gül
Gülleri
solduran gülebilmezmis
Bu
sehrin üstünü duman sis almis
Tomurcuk
çiçekler kana belenmis
Daglar
çiçek açmis, usta dert açmis
Umudun
goncasi kan çiçekleri
GÜNLERİMİZ
Çözülen
bir yün yumağı
Akıp giden günlerimiz
Mezar taşlarından suskun
Sessiz sitemsiz
Bir suçluyu aklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Sanki bir sır saklar gibi
Sessiz sitemsiz Savrulan yapraklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Cenaze törenlerinde
Sessiz sitemsiz
Bir kitaba başlar gibi
Koşarken yavaşlar gibi
Ölen arkadaşlar gibi
Sessiz sitemsiz
BİR
VAPUR GEÇER
Yürek
değil çarıkmış bu, manda gönünden
Teper paralanmaz taşlı
yolları
Bir vapur geçer, Varna
önünden
Oy Karadenizin gümüş
telleri
Bir vapur geçer Boğaz'a
doğru
Nazım usulcacık okşar vapuru
Yanar elleri, yanar
elleri
Yürek değil çarıkmış bu, manda gönünden
Teper paralanmaz taşlı
yolları
LEYLİM
LEY
Döndüm
daldan kopan kuru yaprağa, leylim ley
Seher yeli dağıt beni kır beni, leylim ley
Götür tozlarımı burdan uzağa,leylim ley
Yarin çıplak ayağına sür beni,leylim ley,
Ayın şavkı
vurur sazın
üstüne, leylim ley
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne, leylim ley
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne, leylim ley
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni, leylim ley,
Yedi yıldır uğramadım yurduma, leylim ley
Dert ortağı aramadım derdime, leylim ley
Geleceksen bir gün düşüp ardıma, leylim ley
Kula değil yüreğine sor beni, leylim ley,
YİĞİDİM
ARSLANIM
Şu
sılanın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz
ellerim
Tepeden tırna-ğa şehit
gülleri
Yiğidim arslanım burda
yatıyor
Bugün
efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden
kara haber verdiler
Demirden
döşen-miş taştan
sedirler
Yiğidim
arslanım burda
yatıyor
Ne bir haram yedi ne cana kıydı
Ekmek kadar temiz su
gibi aydın
Hiç kimse bilme-den hükümler
giydi
Yiğidim arslanım burda
yatıyor
|